তুর্কীএর অভিধানে "dağınıkça" এর মানে

তুর্কী এ DAĞINIKÇA এর উচ্চারণ

dağınıkça

তুর্কীএ DAĞINIKÇA এর মানে কি?

তুর্কীএর অভিধানে dağınıkça এর সংজ্ঞা

বিক্ষিপ্ত একটি ক্ষুদ্র বিক্ষিপ্ত, ছড়িয়ে ছিটিয়ে

dağınıkça Biraz dağılmış, dağınık gibi.

DAĞINIKÇA এর অনুবাদ

আমাদের তুর্কী বহুভাষিক অনুবাদক dağınıkça এর অনুবাদ 25টি ভাষায় পান।

এই বিভাগে উপস্থাপিত তুর্কী থেকে অন্যান্য ভাষার dağınıkça এর অনুবাদ অটোমেটিক স্ট্যাস্টিক্যাল ট্রান্সলেশনের মাধ্যমে সংগ্রহ করা হয়েছে; যেখানে অপরিহার্য অনুবাদ হলো তুর্কী এর «dağınıkça» শব্দ।

• তুর্কী এর অনুবাদক - চীনা: 散射
• তুর্কী এর অনুবাদক - স্পেনীয়: dispersada por
• তুর্কী এর অনুবাদক - ইংরেজী: scattered by
• তুর্কী এর অনুবাদক - হিন্দি: बिखरे हुए
• তুর্কী এর অনুবাদক - আরবী: بعثر
• তুর্কী এর অনুবাদক - রুশ: рассеянный
• তুর্কী এর অনুবাদক - পর্তুগীজ: espalhadas por
• তুর্কী এর অনুবাদক - বাংলা: দ্বারা বিক্ষিপ্ত
• তুর্কী এর অনুবাদক - ফরাসি: diffusée par
• তুর্কী এর অনুবাদক - মালে: berselerak dengan
• তুর্কী এর অনুবাদক - জার্মান: durch Streu
• তুর্কী এর অনুবাদক - জাপানি: によって散乱
• তুর্কী এর অনুবাদক - কোরিয়ান: 에 의해 산란
• তুর্কী এর অনুবাদক - জাভানি: kasebar dening
• তুর্কী এর অনুবাদক - ভিয়েতনামিয়: tán xạ bởi
• তুর্কী এর অনুবাদক - তামিল: மூலமாக சிதறல்
• তুর্কী এর অনুবাদক - মারাঠি: करून विखुरलेल्या
• তুর্কী: dağınıkça
• তুর্কী এর অনুবাদক - ইতালীয়: diffusa dalla
• তুর্কী এর অনুবাদক - পোলীশ: rozproszone przez
• তুর্কী এর অনুবাদক - ইউক্রেনীয়: розсіяний
• তুর্কী এর অনুবাদক - রোমানীয়: împrăștiate prin
• তুর্কী এর অনুবাদক - গ্রীক্‌: διάσπαρτα από
• তুর্কী এর অনুবাদক - আফ্রিকান: verspreide deur
• তুর্কী এর অনুবাদক - সুইডিশ: sprids av
• তুর্কী এর অনুবাদক - নরওয়েজীয়: spredt av

«DAĞINIKÇA» এর সঙ্গে সম্পর্কিত তুর্কী বই

নিম্নলিখিত গ্রন্থপঞ্জী নির্বাচনে dağınıkça শব্দটির ব্যবহার খুঁজুন। তুর্কী সাহিত্যে dağınıkça শব্দের ব্যবহারের প্রসঙ্গ সম্পর্কিত বই এবং তার থেকে সংক্ষিপ্তসার।

Türkiye Türkçesinde niteleme sıfatları: örnekli niteleme ... - Sayfa 191

Dağınık akıl; Dağınık fikir; Dağınık zihin dağınıkça İçerisi biraz dağınıkça, ama insana sükût veren bir yerdi C.Uçuk dağlı (l) Alipaşa çarşısından/Taşarken dağlı ovalı AN. Asya, Ses ve Toprak, s. 85; mec. Batıl itikatlara inanmış, dağlı, cahil bir ...

Engin Yılmaz, 2004

20'nci yüzyıl Türkiye'sinin hüzün ve dehşet tarihi - Sayfa 28

Üç kilometre geriye, Fellâhiye'ye çekilmek durumunda kalırlar. Geceleyin de harekete geçilir. Toza toprağa bulanık 37'nci Alay dağınıkça ve yorgun argın yürüyorken arkalardan bir bağırıştır kopar: "Yakalayın, vurun!" sesleri ortalığı kaplamıştır.

Gürbüz Azak, 2006

Gün döndü: roman - Sayfa 204

Öbür arkadaşın bir dağınıkça mı ne?» « — Biraz,» diyorsun. Annen ne zaman kahvesini yapsa, kaşığın burnuyla birazcık şeker atmayı ihmal etmezdi. 'Şeker mi attın yine?' Gülüşürlerdi. 'Aman canım, şöyle bir lokmacık attım işte. Kendim için.

Tarık Dursun K., 1974

Ebemkuşağı: Fatih üçlemesinin birinci kitabıdır - Sayfa 162

Toprağın sararmış, gitgide kurumakta olan ekini otu gevremekteydi; kuruluğa gevreyen ekinin otun sararmış çıtırdısı nerdeyse duyulur halde. Dağınıkça öten cırcır böcekleri, ekinin otun kuruyan çıtırdısma karışmış, güneşten yorgun bir toprak ...

Mustafa Necati Sepetçioğlu, 1980

Sabahattin Ali, hayatı hikâyeleri, romanları: inceleme - Sayfa 79

Gerçekçi bir dokusu ve dağınıkça bir konusu vardır. Hikâyede iki ayrı anı pamuk ipliğiyle birbirine bağlanmıştır. Olay Konya hapi&anesinde geçer. Yazar, mahpuslardan muhasebei hususiye memuru Cavit Beye bir şaka yapar: Bir hafta önce ...

Asım Bezirci, 1974

Kızıma mektuplar - Sayfa 409

Yanaklarından öperim, mektup beklerim. M. Ş. Esendal (283) Ankara 15.2.1944 Emine Turgut Kızım Canım, Bu sırada biraz dağınıkça olmamız seni üzmüş. Ben buradayım, Kaptan denizde. Doktor Van'da, Sami de Babaeski'ye giderse evde ...

Memduh Şevket Esendal, ‎Muzaffer Uyguner, 2001

Kaǧni: sas - Sayfa 101

Misafir dudaklarında hep o hafif gülümseme ile etrafına bakmağa başladı: Oldukça iyi döşenmiş, bilhassa fazla süsten kaçılmış olan oda biraz dağınıkça idi. Sahibinin bekâr olduğunu, yazıhaneye benzer bir masanın üstündeki perişan kâğıtlar ...

Sabahattin Ali, 1965

Her yönü ile Ödemiş ve Kiraz ilşeleri - Sayfa 19

Orası biraz dağınıkça ve gölün etrafına serpilmiş durumdadır. Ödemiş merkezinden, başka köylerden ve dışardan gelen insanlarla birlikte daha kalabalık olur. Kasaba halkı burada daha çok sonbahar patatesi, elma ve ceviz yetiştiriciliği yapar.

Mustafa Sarıkaya, 1968

Osmanlı tarihi: seçmeler - Sayfa 7

Osman Gazi, başına kırmızı çuhadan Horasanî takke üzerine dağınıkça bir sarık sarar, uzun ve geniş yenli bir üstlük giyerdi. Ayrıca, kırmızı çuha yakalı bir de feracesi olduğu söylentisi vardır. ölmeden önce Bursa'da Gümüşlü Kümbet denilen ...

Ahmet Rasim, ‎İsmet Parmaksızoğlu, 1968

Ev ona yakıştı: hikâyeler - Sayfa 82

O zat da, yeşil sarığı dağınıkça, kara sakallı, teklifsizce masaya yaslanmış bir hocanın yüzüne baktı. Hoca biraz toplandı, arkadaşlarına göz gezdirdi en sonunda bütün gözler genç bir mebusun üstünde toplandı. Bu bey, yeni mebus olmuş, ...

Memduh Şevket Esendal, 1971