तुर्क में ISI YUVARI का क्या अर्थ होता है?
ध्यान दें: परिभाषा का तुर्कमें स्वचालित अनुवाद किया गया है। तुर्क में «ısı yuvarı» की
मूल परिभाषा देखने के लिए क्लिक करें।
हिन्दी में परिभाषा का
स्वचालित अनुवाद देखने के लिए क्लिक करें।
तुर्कशब्दकोश में ısı yuvarı की परिभाषा
गर्मी सिंक 100-300 किमी की ऊंचाई के बीच हवा की परत, जहां तापमान अधिक हो रहा है, थर्मोस्मेयर ısı yuvarı Sıcaklığın gittikçe yükseldiği 100-300 km yükseklikler arasındaki hava yuvarı katmanı, termosfer.
ध्यान दें: परिभाषा का तुर्कमें स्वचालित अनुवाद किया गया है। तुर्क में «ısı yuvarı» की
मूल परिभाषा देखने के लिए क्लिक करें।
हिन्दी में परिभाषा का
स्वचालित अनुवाद देखने के लिए क्लिक करें।
तुर्क किताबें जो «ISI YUVARI» से संबंधित हैं
निम्नलिखित ग्रंथसूची चयनों में
ısı yuvarı का उपयोग पता करें।
ısı yuvarı aसे संबंधित किताबें और तुर्क साहित्य में उसके उपयोग का संदर्भ प्रदान करने वाले उनके संक्षिप्त सार।.
1
Türkçe sözlük'ün ters dizimi: Türkçe (SST) sözlük ... - Sayfa 166
istinat duvarı buz duvarı dil lâboratuvarı hava yuvarı alt hava yuvarı ısı yuvarı ışık yuvarı renk yuvarı iyon yuvarı ozon yuvarı yer yuvarı taş yuvarı kat yuvarı su yuvarı gaz yuvarı göz yuvarı yarı ikinci yarı iri yarı ilk yarı balans ayarı saat ayarı el ...
Belgin Tezcan Aksu, Abdurrahman Tariktaroğlu, Efrasiyap Gemalmaz, 2004
2
Muhtelif yayınlar serisi - 29-32. sayılar - Sayfa 35
Hafif oksijence fakir hava ayni zamanda iliğin daha fazla kırmızı yuvarlar, kırmızı renk maddesi ve daha fazla miktarda kan meydana ... Isı ve hava değişmeleri sıhhi yönden dayanıklılığı arttırıcı ve sinir sistemini dinlendirici etki gösterirler.
Ormancılık Araştırma Enstitüsü, 1967
3
Yeni Türk edebiyatında öykü: Öykücüler ve öykü ... - Sayfa 308
Efendi helada cigara üstüne cigara içe- dursun, Kamyon, kahvesini ispirtolukta pişirir, kenarı yaldızlı Çin işi, Japon işi ... Dönüşte mutlaka güneşin kocaman, kıpkırmızı bir cam yuvarı gibi ağır ağır. nazlı nazlı doğuşuna açık pencere önüne gelir, ...
4
Teknik ve endüstri: ilimde, ideolojide ve sosyal dirimde - Sayfa 87
Başka bir müdür düşünün, kendisi az çalıışyor, önemli işleri görüyor, direktif veriyor, kontrol ediyor ve imza atıyor. Şimdi söyleyin, gerçek ... güneş sistemimizdeki şu yer yuvarı dahi durmadan döner, koşar, sallanır, irkilir, gider. Bir sahnede dahi ...
Bekir Sıtkı Oransay, 1965
5
Eskici dükkâni: Roman - Sayfa 141
Yoksa gene babasıyla atışıp, işi mi bırakmıştı? Hooş, bırakacağını söylememiş miydi? Belki de yarın, ya da öbür gün ... Esmer, yuvar yuvar kadın, oğlunun ayağı dibine oturdu: — Niye? — Ali'nin bizimle kütlüye gideceğini söylememişsin.
6
Langenscheidt Pocket Turkish Dictionary: Turkish-English, ... - Sayfa 294
... Am. telefon kuliibesi. boot lace ['bu:tleis] n. ayakkabi bagi; -•leg-ger [_lega] n. i^ki kagakc,isi. boot-y ['buiti] n. ganimet. vagina. booze F [bu:z] 1. vfi. kafayi'cekmek; ... vli. yuvarla<n)mak. at- mak; -wlng['baolir)J n. bovling oyunu. box1 [bnks] 1. n.
7
Tutuşmuş gönüller; roman - Sayfa 119
Talihiniz varmış da rast geldi. Madam Torna hiç burasım bırakmak istemezdi. Fakat işleri birdenbire öyle bir tersine döndü ki evcek Selânik'e gitmek zorunda kaldılar... Karı, kiracıların önünde bir varil gibi yuvar yuvar ve küpeşteye sarıla sarıla, ...
Hüseyin Rahmi Gürpınar, 1968
8
Yabancilara Turkce Dersleri - Sayfa 142
Yere çok yaklaşan yuvar yuvar bulutlar, beklenmeyen anlarda sjyrıla- rak size göğün mavisini ve hemen arkasından sicim gibi yağmuru veriyor. Bir günün saatlarında birkaç defa değişen bu manzaraya, ısı farkına ancak yerliler alışabilir.
9
Eski kitapçılık sanatlarımız - Sayfa 27
Bunu müzehhibler yapabildigi gibi, bu isi kendilerine meslek edi- nen ve cetvelke§ ismi verilen bir sanatkâr grubu da vardi. Kitap sayfasi ve yazi ... titiz bir çahsma ister. Müzehhibin âletlerinden biri de zermühre denilen ucunda yuvar- lak ve 27.
10
Eski Türkiye Türkçesinde edatlar, bağlaçlar, ünlemler ve ... - Sayfa 19
2. a) "gibi" ve "bigi" : "-e benzer şekilde, -i andırır şekilde" anlamında, iyelik ekli / eksiz yalın hâldeki isim unsurunu farazî karşılaştırma ifade eden ... Anun ile bilişligi var bigi / Küliçe it önine yuvar bigi (Didi bâri almış mısın altunı) (SN, 160.12).
