KSIĄŻKI POWIĄZANE ZE SŁOWEM «TELÂŞLI TELÂŞLI»
Poznaj użycie słowa
telâşlı telâşlı w następujących pozycjach bibliograficznych Książki powiązane ze słowem
telâşlı telâşlı oraz krótkie ich fragmenty w celu przedstawienia kontekstu użycia w literaturze.
1
Peygamberimizin Hayatı: - Sayfa 81
Manzarayı görünce, olanca hızıyla telâşlı telâşlı eve vardı. Gördüğü manzarayı anne ve babasına anlattı. Heyecan ve telâşlarından evlerinden nasıl çıktıklarının farkında bile olamayan Halîme ile kocası, bir anda Peygamberimizin yanına ...
2
Örnekleriyle Türkçe sözlük: S-Z - Sayfa 2824
Telâşa düşmek, kaygılanmak, telâş etmek. Paşa hafifçe bozuldu ve гашиш. H.N.Zorluııına. Büyükanne. 49 2. Herhangi bir sebeple acelecilik etmek, ne yapacağını bilememek, eli ayağı birbirine dolanmak. telâşlı LTelâşa düşen, telâşla hareket ...
3
Zabkaf Ouzalm: Zaman Boyut Kaşifi - Sayfa 112
dedi telaşlı telaşlı ve doktor da “Yoksa sen de mi?” dedi şaşkınlıkla. “Evet bir rüya gördüm, uzun süredir ilk defa. Zaman makinesinin oluşturacağı yıkımı gördüm, acıyı gördüm.” Doktor, “Ben de, ben de gördüm gerçekten çok korkunçtu.” dedi ve ...
4
O Yaz İlk Aşk: Hangimiz Unuttuk ki İlk Aşkımızı - Sayfa 7
O sırada annesi de aşağıdan telaşlı telaşlı sesleniyordu. “Duruuuu, hadi yavrum, uçağı kaçıracaksın.” “Tamam anneciğim geliyorum,” dedi Duru. Odasından çıkmadan önce aynaya bakıp kendini süzdü. Mutlu olduğu zamanlarda olduğu gibi ...
Ezel Kurtişoğlu Yücel,
2011
Leyla salona girdiğinde abisi bir o tarafa bir bu tarafa telaşlı telaşlı, ellerini ovuşturarak dolaşıp duruyordu. Kız kardeşini görünce aceleyle ona doğru yönelerek: — Çok acele iki bin liraya ihtiyacım var. — Bu kadar parayı ne yapacaksın, daha ...
6
Güllü (Güzel Anadolum Serisi) 2:
Tamer Öğretmen telâşlı telâşlı: – Koş! Koşda onları daçağır gelsinler, dedi. Tarık, elindeki yarım katmeri masanın üzerine bırakıp söğütlere doğru koştu. Tamer Beyi tekrar ümitlenmişti. Tarık'ın ardından bakarken hanımına: – Hanım bize birkaç ...
7
Deyimler Sözlüğü: Türkmen Türkçesi – Türkiye Türkçesi
Suyu çıkmak, kabak tadı vermek,tadı kaçmak, bıktırmak, bir şeyi sürekli tekrarlamak. leğsanetmek: Çiğneyip, yiyip mahvetmek –meyve ve sebze için.– leğzan urmak: Acele hareket etmek, alelâcele yürümek, telâşlı telâşlı dolaşmak, koşturmak.
Mehmet Kara, Mehmet Nebioğlu, Cihan Dinar,
2014
Ertesi gün de bağa çıktığım zaman beş sekiz küçüğü kovaladım sadece. Hüseyin Ağa işin yalandan bir ucunu gördü. Kalktı. Telâşlı telâşlı yürüdü. Çocuklara küfür eder gibi boşluğa bir hayli sayıp döktü. 11. ”`Ya sen bana yaramazsın' derse?
9
Karılar koğuşu - Sayfa 17
İstanbullu yüksek sedirin yanında durunca başını kaldırdı. Bir an, hiçbir şey görmeyen küçük, kara gözleriyle baktı. Sonra telaşlı telaşlı davrandı: — Vay beyim... Hele buyur... Ulan eşekler. Koğuş arkadaşlarına her zaman böyle kaba hitap eder, ...
10
Eğil Dağlar - Sayfa 285
... bir faizci hırsıyla, her emek için ayrı bir taviz istiyorlardı, İstanbul bahsini çıkarıyorlardı, işte o zaman, telâşlı telâşlı bu taleplerde bulunan Atina nâzırları bir taraftan da sulhün bir ay sonra derhal akdedileceğini muttasıl söylüyor ve Yunanlılığın ...