TIMBANG SÖZCÜĞÜ MALEZYA DILI DİLİNDE NE ANLAMA GELİR?
Malezya Dili sözlükte «timbang» sözcüğünün
özgün tanımını görmek için tıklayın.
Tanımın Türkçe diline
otomatik çevirisini görmek için tıklayın.
Malezya Dili sözlükte timbang sözcüğünün tanımı
ağırlık eşit ağırlık, denge, kurşun; diğer nesnelerin ağırlığını ölçmek için kullanılan nesneleri; ~ Karşılıklı kabul, beyan ve kabul (görev, görev, sorumluluk vb.) alırsınız; ~ nakit satın alma nakitleri; eşittir 1. eşit ağırlık; 2. aynı pozisyon, eşdeğer (sedarjat, sebangkat, dll): kralın oğlunu en çok yapmak için mi? 3. dengeli, eşit (ceza, hediye, vb.), Mukayese edilebilir: devlete olan hizmetiyle kendisine tanınan saygı; 4. istikrarlı, istikrarlı (değişmeyen) durum: Malezya ekonomisindeki durum, kauçuk ve kalay cevheri fiyatlarındaki artıştan kaynaklanabilir; fit stabilize eder; denge dengesi (dengeli, ağırlık, vb.); denge 1. denge tanımı, denge; 2. barış (düşünce, duygu vb.), Istikrar (koşullar): ~ politik ve ekonomik koşullar; dengeli, dengeli: kâr kaybediyor; ~ rengka berimbal rengka; işaret işareti (meşgul olduğunda); ~ nakit prb sağa cevap verdi; etrafında ağırlanıyor ya da düşünüyor (kötü bir şey hakkında) düşünüyor: Zainab neden tüm davetleri kabul etmediğini kendine hayranmış; düşünce 1. denge, eşleşme, makul, uygun; 2. duyarlı, karşılıklı, değiştirilebilir; ~ kelime cevap, cevap-cevap; ~ görüşlere, karşılıklı görüşlere bakmak; ~ düşünceli, sempatik. ~ işaret imzalamayı imzaladı (işaret meşgul olduğu için); ~ hedef koy (bahis); ~ Makbuz makbuzu alın (görev tahsisi ve kabulü vs); tartın 1. Bir şeyin ağırlığını (bir kanalı vb. kullanarak) belirle (ağırlık): mağaza müdürü ~ alıcı istediği kadar şeker; 2. Dikkatle düşünmek (düşünmek) iyi bir şey olacaktır: beni rahatsız etmeyin, sahip olabilirim; ~ inceleyecek şeyler (yargılamak için); 3. hatırlamak (istemek), hatırlamak (yok), görmezden gelmek (yok saymak): bu kritik durum, eylem sıkıca yapılmalıdır; Bir tat biliyorum) narin duygular; b) var ya da merhametli, adil; Adil yargılanmak eşit derecede önemlidir; ağırlık ağırlıklandırma 1. Dikkatle düşünme, araştırma yapma veya gözden geçirme (öneriler, sorunlar, vb.), defalarca düşünme ve düşünme; 2. kişinin zevkini dikkate alarak (hatırlatan); 1. tartın; 2. = Sonuçlar üretmeyi düşündüğünü düşünün (kararlar vs.): hükümet arzulayanların istekleri olmakta; başkalarının çıkarları da dikkate alınmalıdır; 3. için düşünün; düşünün 1. karar vermeyi düşünün (karar vb.), düşünün; 2. Dikkat çekmek istemek için: roman yarışması Dewan Bahasa dan Pustaka için düşünülür; terazi 1. denge, itiraz, hakemlik; ~ vücut (hayat) sevgilisi; Varlık ve yükümlülükler arasındaki denge tanımlaması, bilanço; taş ~ = çocuk ~ taş ağırlığı, çocuk; 2. tartım araçları (kanal vb.); 3. ağırlıklı sonuç, (boyut) ağırlık: fiyat ağırlıkça ~ kanal tarafından ayarlanır; tartı aleti iyi değilse elde edilemez; 4. = iyilik için kötü olan düşüncenin (düşüncenin) düşünülmesi vb. Bir şey: kanun, sadece kamu hakkına sahip bir kişinin hakları arasında adil ve eşit olmaktadır; onun görüşü nasıl (tavsiyeleri); düşünmek ve karar vermek kendine kalmıştır; tarafsız önyargı; şeylerin vb (sorunları, vb) üzerinde muhakeme zihni iyi veya kötü yansıması, bir karara (aksiyon vs.), tartım, sayım, dikkat (araştırma) temeli olarak: Bir muhabir bir kendini değerlendirmek için kullanması gereken ~ haber; Başvuru hâlâ devlette hâlâ dikkat çekicidir (araştırma); danışma kurulu; 1. tartım düşünülürken: bu kimyasal denge bir çeşit tartı aleti türüdür; 2. tartım yeri; Ölçekler 1. Vücut ağırlığı tutan, tartan kişi; 2. Öğeleri düşünen (inceler), danışmanlar: Tok Guru ~ olur ve Wan Derus başkan olur; 3. Bir şey tartmak için araçlar, tartım: kanallar dışında da kullanılır. timbang sama berat, imbang, timbal; batu ~ benda yg digunakan utk mengukur berat barang lain; ~ terima saling menerima, penyerahan dan penerimaan (tugas, jawatan, tanggungjawab, dll); ~ tunai pembelian tunai; setimbang 1. sama beratnya; 2. sama kedudukannya, setaraf (sedarjat, sepangkat, dll): manakan ~ anak raja dgn orang kebanyakan?; 3. seimbang, setimpal (hukuman, hadiah, dll), sepadan, sebanding: penghormatan yg diberi kepadanya ~ dgn jasanya kpd negara; 4. stabil (keadaan), tetap (tidak berubah- ubah): keadaan tidak ~ dlm ekonomi Malaysia boleh disebabkan oleh turun naik harga getah dan bijih timah; setimbangan sesuai dgn; menyetimbangkan menjadikan setimbang (seimbang, sama berat, dll); kesetimbangan 1. perihal (keadaan) setimbang, keseimbangan; 2. ketenteraman (fikiran, perasaan, dll), kestabilan (keadaan): ~ keadaan politik dan ekonomi; bertimbang berimbang, bertimbal: keuntungan itu ~ dgn kerugian; ~ rengka bertimbal rengka; ~ tanda bertukar tanda (ketika bertunang); ~ tunai prb menjawab dgn tepat; bertimbang-timbang berkira-kira atau berfikir-fikir (tentang buruk baik sesuatu): Zainab takjub sendiri kenapa dia tidak ~ menerima sahaja segala pelawaan itu; bertimbangan 1. berimbangan, berpadanan, berpatutan, bersesuaian; 2. bersambutan, berbalas-balas, saling bertukar; ~ kata berbalas-balas kata, jawab-menjawab; ~ pandang bertukar pandang, saling berpandangan; ~ rasa bertimbang rasa, bersimpati. ~ tanda bertukar tanda (sbg tanda sudah bertunang); ~ taruhmenyamakan taruh (taruhan); ~ terima menjalankan timbang terima (penyerahan dan penerimaan tugas dll); menimbang 1. menentukan (mengukur) berat sesuatu benda (dgn menggunakan dacing dll): pekedai itu ~ gula sebanyak yg dikehendaki pembelinya; 2. memikirkan (merenungkan) dgn teliti akan baik buruk sesuatu: janganlah awak susahkan perkara saya itu, saya boleh ~nya sendiri; ~ perkara meneliti (mengadili) perkara; 3. mengingat (akan), mengenang (akan), mengacuhkan, mengendahkan: ~ keadaan yg genting ini, tindakan harus diambil dgn tegas; tahu ~ rasa a) halus perasaan hatinya; b) ada atau menaruh belas kasihan, berlaku adil; ~ sama berat prb menghukum dgn adil; timbang-menimbang 1. memikirkan baik-baik, meneliti atau mengkaji (cadangan, masalah, dll), memikirkan berulang-ulang; 2. dgn memperhitungkan (mengingatkan) perasaan orang, menimbang rasa; menimbangkan 1. menimbang; 2. = mempertimbangkan memikirkan utk membuat kesimpulan (keputusan dll): kerajaan sedang ~ permintaan orang-orang yg berkehendakkantanah; kepentingan orang lain harus juga dipertimbangkan; 3. menimbang utk; mempertimbangkan 1. memikirkan utk membuat kesimpulan (keputusan dll), menimbangkan; 2. memberikan utk ditimbangkan, meminta utk ditimbangkan: peraduan novel itu dipertimbangkan kpd Dewan Bahasa dan Pustaka; timbangan 1. imbangan, banding, tara; ~ badan (nyawa) kekasih; ~ kira-kira keterangan yg menunjukkan imbangan antara harta dan tanggungan, kunci kira-kira; batu ~ = anak ~ batu menimbang, anak dacing; 2. alat utk menimbang (spt dacing dll); 3. hasilmenimbang, (ukuran) berat: harga ditetapkan menurut berat ~ dacing; kalau alat menimbang tidak baik, ~ yg tepat tidak akan diperoleh; 4. = pertimbangan fikiran (pendapat) yg memperhitungkan buruk baik dll sesuatu: undang-undang hanyalah membuat ~ yg adil dan saksama antara hak seseorang dgn hak awam; bagaimana ~nya apa pendapatnya (nasihatnya); terserah kpd ~nya sendiri ia sendiri yg harus memikirkan dan memutuskannya; ~nya berat sebelah prb tidak adil; pertimbangan fikiran atau renungan mengenai buruk baik dll sesuatu perkara (masalah dll), sbg dasar sesuatu keputusan (tindakan dll), timbangan, perhitungan, perhatian (penelitian): seseorang pemberita haruslah mempergunakan ~ sendiri utk menilai sesebuah berita; permohonan itu masih dlm ~ kerajaan masih dlm perhatian (penelitian) kerajaan; dewan ~ dewan penasihat; penimbangan 1. perihal menimbang: neraca kimia ini ialah sejenis alat penimbang yg terlalu tepat ~ nya; 2. tempat menimbang barang; penimbang 1. orang yg tugasnya menimbang, tukang timbang; 2. orang yg mempertimbangkan (meneliti) perkara dll, penasihat: Tok Guru menjadi ~ dan Wan Derus menjadi ketua; 3. alat utk menimbang berat sesuatu, timbangan: selain drpd dacing digunakan juga alat ~ lain.
Malezya Dili sözlükte «timbang» sözcüğünün
özgün tanımını görmek için tıklayın.
Tanımın Türkçe diline
otomatik çevirisini görmek için tıklayın.
