CHE SIGNIFICA HECELETMEK IN TURCO
Clicca per
vedere la definizione originale di «heceletmek» nel dizionario turco.
Clicca per
vedere la traduzione automatica della definizione in italiano.
definizione di heceletmek nel dizionario turco
Spell Per garantire l'ortografia. heceletmek Hecelemesini sağlamak.
Clicca per
vedere la definizione originale di «heceletmek» nel dizionario turco.
Clicca per
vedere la traduzione automatica della definizione in italiano.
5 LIBRI IN TURCO ASSOCIATI CON «HECELETMEK»
Scopri l'uso di
heceletmek nella seguente selezione bibliografica. Libri associati con
heceletmek e piccoli estratti per contestualizzare il loro uso nella letteratura.
1
Resimli yeni ...: A-K: - Sayfa 443
... kelimenin birden okunan kısımlarından herbiri. / Syllube § £.ppellaiio/ı./ Heceleme ) ( /. m- ) Heceleri Hecelemek! ayrı, ayrı söyliye- rek okuma, ok\.\mak.[Epfieler.] Heceletme \ {t- m.) Heceleri Heceletmek] ayrı ayrı söyletmek, okutma, okutmak .
2
Mustafa Kemal ve Uyanan Doğu - Sayfa 157
Bir bayram akşamı onun, dansözlerden, yeni biçimiyle Türkçe bazı metinler okumalarını istediği, orkestra şefine Latin alfabesini bilip bilmediğini sorduğu ve hatta balo salonuna, ders vermek ve güç kelimeleri heceletmek amacıyla bir kara ...
3
Türkiye'de Rum okulları - Sayfa 205
Ancak birkaç tümcelik sözleri oluşturan sözcükleri öğrenciye düşünmeden, mekanik bir biçimde heceletmek uygun değildir. Öğrenci sözcükleri temelinden göre göre tanımaya alışacaktır. Okurken karşılaştığı sözcükleri bir düzeye uygun olarak ...
Süleyman Büyükkarcı, 2003
4
Okyanus ötesine: ABD'de Türk göçmenler - Sayfa 182
dırgamakta, heceletmek ihtiyacını duymaktadırlar (Sev'er, 2003). İlginç olan, bir göçmenler ülkesi ABD'de hangi ulusun ne gibi eyaletlerde yer aldığını gösteren haritalarda, Türklerin yoğunlukla yer aldığı bir eyalete işaret edilmemesidir.
5
Yeni Türk lûgati - Sayfa 369
Heceletmek (f) Heceleri ayrı ayrı söyleterek okutmak. Heceli [i] Hecesi olan. Heein [i] Pek hızlı yürüyen bir cins deve, Arap atı ile diğer bir cins attan doğmuş melez at. Hedef [i] Nişan, nişangâh. (c) Kast ve meram olunan nokta, gaye. Heder [i] ...
İbrahim Alâettin Gövsa, 1930