BUKU BASA TURKI KAKAIT KARO «PIRPIRLAMAK»
Temukaké kagunané saka
pırpırlamak ing pilihan bibliografi iki. Buku kang kakait dening
pırpırlamak lan pethikan cekak kang padha kanggo nyediyakaké panggunané ing sastra Basa Turki.
1
Üçüncü adam: belgesel roman - Sayfa 63
Hücrenin kapısına her yaklaşan adım sesinde bir özgürlük umudunun yankılandığım duyan, adım sesi kapının önünde durduğunda yüreği binlerce güvercinin kanat çırpışıyla pırpırlanan ve sonra kapının üstündeki delikte, kafese kapatılmış bir ...
2
Türkçe sözlük'ün ters dizimi: Türkçe (SST) sözlük ... - Sayfa 59
... sıfırlama gırgırlama ağırlama hırlama ahırlama mır lama sınırlama pırlama pırpırlama sırlama hasırlama şırlama hatırlama vırlama yırlama çayırlama zırlama hazırlama anaforlama horlama klorlama raporlama şorlama zorlama kalburlama 59.
Belgin Tezcan Aksu, Abdurrahman Tariktaroğlu, Efrasiyap Gemalmaz,
2004
3
İlişkiler arasında bir gezinti: günlükler - Sayfa 269
ruluyor, sallanıyor, yalpalıyordu pırpırlanan yüzbinlerce yaprağıyla birlikte. Marmara denizinin çividi mavisi sonlu- lukla sonsuzluğu ayni anda fokurdatan bir görkemdeydi. Dümdüz bir ovaya benziyordu, ama ekilmeyen, gemilerin ve suda ...
4
Suçsuz laleler - Sayfa 50
Göğe doğru pırpırlanan dalların üstünde tatlı yumuşak soluk renkli örümcek ağları varsa da, altları gene yeşildi. Uzak bir denizde inci dizili kürek tıp tıp inerken, kuru gümüş damlalarla süslüyordu düzlüğe ya da tohumlar gibi saçılıyordu ...
5
Yaşadığımız ve yaşananlar: günlükler - Sayfa 454
... arkaya taradığı koyu siyah saçlarından, kalın kaşlarından, gözlüklerinden, gözlüklerinin arkasından bakan gözlerinden, ciddi bakışlarının uçlarında pırpırlanan alaycılıklardan, Varlık'a ilk götürdüğüm öykülerden söz etmeliydim.
6
Gözleri bağlı adam - Sayfa 115
Rüzgarda pırpırlanan yapraklardan ağaçların ağır ağır sallanırken çıkardıkları gıcırtıdan ayırdetti kavaklığı. Ama bir tek kuş ötmüyordu. Çünkü üssün haberalma antenleri çevreyi ağ gibi sardıktan sonra kuşlar buralara uğramaz olmuştu.
7
Kiram kiyim kitlik - Sayfa 16
idi Aksöğüt- lünün dediğince. Göğün mavisi bile donmuştu sanki, donuksamıştı. Ovanın pırpırlanan aklığına denk- ti bu donukluk. Ve denkliğince dondurucu, denkli- ğince kavurucuydu. Bir «hışım»dı gündoğusu rüzgârı. Ve keşiş'in sazağı bin ...
8
Gündoğduların yükselişi - Sayfa 88
Pırpırlanan görüntü ışıkları kararıp yok oluyor, bir ipucu, bir başlangıç yakalayamıyorum. İbrahim Gündoğdu ile yine kompartımanda, yine karşı kar- şıyayız. Göz kırpıyorum. O da gözlerini kımıştırıyor. «Sen oradan geliyorsun değil mi?» diyorum ...
Esasen hafıza, kanatlan pırpırlanan bir tayyare gibi çoktan inişe geçti. Neveser'in çocukluğuna iniyoruz. Acaba 1918 senesinin -1300'ler...- nisan ayında hangi gündü? Çoktan Kınalı'dan, Şişli'den uzaklaştık ve göz açıp kapayana Zeynep ...
10
Siper mektupları - Sayfa 5
İstanbul'a sekiz mil kaldığında yelkenler pırpırlamaya başlamış, rüzgâr kesilmişti. Bir hafta beklemiş, toplarını kentin üzerine boşaltamadan, hafıf poyrazı arkasına alıp akıntının da yardımıyla geri çekilmeye karar vermişti. Dönüş daha güç ...