Türkçe sözlükte "bukağılamak" sözcüğünün anlamı

BUKAĞILAMAK SÖZCÜĞÜNÜN OKUNUŞU

bukağılamak

BUKAĞILAMAK SÖZCÜĞÜ TÜRKÇE DİLİNDE NE ANLAMA GELİR?

Türkçe sözlükte bukağılamak sözcüğünün tanımı

bukağılamak (Hayvan için) Ayağa bukağı takmak.

BUKAĞILAMAK SÖZCÜĞÜNÜN ÇEVİRİSİ

Çok dilli Türkçe çevirmenimiz ile bukağılamak sözcüğünün 25 dile çevirisini bulun.

Bu bölümde verilen bukağılamak sözcüğünün Türkçe dilinden diğer dillere çevirisi otomatik istatistiksel çeviri ile elde edilmiştir ve temel alınan çeviri birimi Türkçe dilindeki «bukağılamak» sözcüğüdür.

• Türkçe - Çince Çevirmen: 要bukağıl
• Türkçe - İspanyolca Çevirmen: para bukağıl
• Türkçe - İngilizce Çevirmen: to bukağıl
• Türkçe - Hintçe Çevirmen: bukağıl करने के लिए
• Türkçe - Arapça Çevirmen: ل bukağıl
• Türkçe - Rusça Çevirmen: Для bukağıl
• Türkçe - Portekizce Çevirmen: para bukağıl
• Türkçe - Bengalce Çevirmen: bukağıl করতে
• Türkçe - Fransızca Çevirmen: pour bukağıl
• Türkçe - Malezya Dili Çevirmen: untuk bukağıl
• Türkçe - Almanca Çevirmen: um bukağıl
• Türkçe - Japonca Çevirmen: bukağılするには
• Türkçe - Korece Çevirmen: bukağıl 하려면
• Türkçe - Cava Dili Çevirmen: kanggo bukağıl
• Türkçe - Vietnamca Çevirmen: để bukağıl
• Türkçe - Tamil Çevirmen: bukağıl செய்ய
• Türkçe - Marathi Çevirmen: bukağıl करण्यासाठी
• Türkçe: bukağılamak
• Türkçe - İtalyanca Çevirmen: per bukağıl
• Türkçe - Lehçe Çevirmen: aby bukağıl
• Türkçe - Ukraynaca Çevirmen: для bukağıl
• Türkçe - Romence Çevirmen: pentru a bukağıl
• Türkçe - Yunanca Çevirmen: Για bukağıl
• Türkçe - Afrika Dili Çevirmen: om bukağıl
• Türkçe - İsveççe Çevirmen: till bukağıl
• Türkçe - Norveççe Çevirmen: til bukağıl

«BUKAĞILAMAK» İLE İLİŞKİLİ TÜRKÇE KİTAPLAR

bukağılamak sözcüğünün kullanımını aşağıdaki kaynakça seçkisinde keşfedin. bukağılamak ile ilişkili kitaplar ve Türkçe edebiyattaki kullanımı ile ilgili bağlam sağlaması için küçük metinler.

Arkadaş Türkçe sözlük - Sayfa 203

0 bukağı vurmak (hayvanın ayağına) bukağı takmak, eş. bukağılamak, bukağılamak (-i) (hayvan için) ayağa bukağı takmak, kaçmasını önlemek için ayağına bukağı vurmak, bukağılı s. ayağına bukağı takılmış olan, ayağında bukağı bulunan ...

Ali Püsküllüoǧlu, 1994

Doğu Rodop türk ağızlarının sözlüğü: turc-français - Sayfa 40

bıhılTi s. Buhurlu// â encens. bıhır is. Buhur// encens. bıka' is. Bukağı// entrave; enchaîne. bıka'la- f. Bukağılamak// enchaîner. hıka 'lama is. Bukağılama// enchaînement. bıka'lat- , bıkaiatdır-/bıka'lattır- f. Bukağılatmak// faire enchaîner. hıkaiı s. 1.

Mefküre Riza Mollova, 2003

Resmi yazışma kuralları, noktalama işaretleri ve yazım ... - Sayfa 129

... buğdaysılar buğdaysür- mesi,-ni buğra buğu buğuevi,-ni buğulamak buğulanmak buğulu buhar Buharkent buharlaşmak buharlaştırmak buharlı buhran buhranlı buhur buhurdan buhurdanlık buhurluk buhurumeryem buji bukağı bukağılamak ...

Hülya Pilancı, 2001

Fransızca-türkçe: resimli büyük dil kılavuzu ... - Sayfa 463

Entraver v.a. Kösteğe vurmak, bukağılamak. Fig. Engel çıkarmak. Ant. Desentra- ver, favoriser, faciliter. Entraverser (an travtVse) v.a. Ceminin bordasını arzelmek. Elltr'avertir (S') (san traver-tir) v.pr. Birbirine haber vermek, haberleşmek.

Reşat Nuri Güntekin, ‎Ali Süha Delilbaşı, ‎Nurullah Ataç, 1935

Siyasetin temel sorunları: Siyaset bilimine giriş - Sayfa 253

Nasıl bir atı koşumlamak ve iki bacağını bukağılamak ayrı ayrı şeylerse, aynı şekilde yönetimi denetim altına almak ve zayıflatmak da farklı şeylerdir. Farklılık, dereceden ya da vurgudan ileri gelebilir, ancak her şekilde önemlidir. Farklılık ...

Leslie Lipson, ‎Fügen Yavuz, 2005

Bir Anadolu Hümanisti Mevlâna

Ömrü boyunca, canlı duygu ve düşüncelerini bukağılayan dinsel dogmatizmle, ayinlerle, biçimselliklerle savaşmıştı ozan. Ama ölümünden sonra onun kimi adet ve alışkanlıkları, dansları, giyim kuşam biçimi, hatta yazdığı şiirleri adeta, dinsel ...

Radi Fiş, 2014

Aşk, Alahaısmarladık: öyküler - Sayfa 97

Neydi benim yüreğimi bukağılayan? Ağaçlar mı? Geniş, sınırsız alan mı? Vaktin belirsizliği mi, mevsim mi, onun bir anda donup kalmışlığı mıydı, neydi? ... Orada duruyordu. Kımıldamadan. Ürkmüştüm, içimi ürpertmişti. Hep orada, o resimdeki ...

Tarık Dursun K., 1993